Yılın ilk Grand Slam turnuvasının sonuna yaklaşırken, bahisler daha da yüksek olamazdı. İlk hafta bizlere çok sayıda konuşulacak konu, büyük sürprizler, beklenmedik genç oyuncular ve tecrübeli şampiyonların öngörülebilir istikrarlı ilerlemelerini verdi.  

Şimdiye kadar konuşulan ana konulara derinlemesine göz atalım ve bu heyecan verici turnuvanın son aşamalarını inceleyelim. 

Murray ilk haftanın hikayesi 

Yazımıza yaşayan İngiliz efsanesi ve iki kez Wimbledon şampiyonu olan Andy Murray'den başlamayalım da kimden başlayalım? Yaklaşık 36 yaşında, kurada metal kalça ile yarışan tek oyuncu olan Murray, dört yıl önce bir dizi sakatlığın ardından bu etkinlikten neredeyse emekli olmuştu. Ancak olasılıklara meydan okumaya devam ederek “Çekiç” lakaplı Matteo Berrettini karşısında da dahil olmak üzere arka arkaya beş setlik galibiyetler elde etti.  

Bu turnuvada beş kez ikinci olan Murray, Britanyalı hayranlarına on yıl önce iki Wimbledon şampiyonluğundan ilkini kazandığı görkemli günleri hatırlattı. Ancak bu sefer, kortta geçirdiği uzun saatler nedeniyle (ikinci tur maçı sabah 4'ü biraz geçe bitti) yer yer morarmış olan eski dünya bir numarası, üçüncü turda bitap düşerek rakibine yenik düştü. Yine de işaretler olumlu ve uzmanlar başarılı bir çim kort sezonu için ona şans veriyor. Bu sporun zirvesine geri dönebilecek mi?  

En iyi tohumlar düşüyor 

Bu sırada, ilk turlar, birkaç sürprizden fazlasına sahne oldu ve çok sayıda yüksek sıralamalı oyuncu turnuvadan erken ve beklenmedik şekilde ayrıldılar. Kadınlar tarafında ezici favori ve Dünya 1 numarası Iga Swiatek çeyrek final aşamasından önce elenirken, erkekler tarafında son şampiyon Rafael Nadal da dahil olmak üzere hem birinci hem de ikinci seri başları ikinci turu bile geçemedi.  

Jabeur'ün erken yenilgisi, 1968'den bu yana ilk kez hem erkeklerde hem de kadınlarda ilk iki sıradaki isimlerin çeyrek finalden önce elenmesi anlamına geldi. Bu durum her iki alanda da ne kadar dengeli bir eşleşme olduğunun açık bir göstergesiyken, Nadal'ın topallayıp sakatlanarak kaybetmesi Üç Büyük döneminin sona erdiğine dair yeni işaretler veriyor. Yeni yüzlerin ortaya çıktığı ve vücudunun onu sürekli hayal kırıklığına uğrattığı düşünülürse bu, İspanyol raket için yolun sonu olabilir mi?  

Belki de sezon sonunda raketini rafa kaldırmaya karar verirse çok az kişi şaşıracaktır ama yine de erkekler oyununun zirvesinde doldurulması gereken büyük bir boşluk bırakacaktır.

Turnuva öncesi favorilerin erken çıkışları, her iki kurayı da, özellikle de kadınlar tarafını, açık hale getirdi ve son yılların en iyi kadın oyuncularının ya olmadığı (Naomi Osaka, Simona Halep) ya da erken emekli olduğu (Ashleigh Barty) ve yeni gelen genç oyuncuların baskın olmak için yeterince tutarlı bir oyunsergileyemediği inişli çıkışlı eğilimini sürdürüyor. Swiatek'in geçen yılın Wimbledon şampiyonu Elena Rybakina karşısında aldığı mağlubiyet, Kazak oyuncuyu favorilerden biri haline getirmiş olmalı. Bu yazının yazıldığı sırada Rybakina yarı finalde bir önceki şampiyon Victoria Azarenka ile karşılaşmayı bekliyor ve şansının yüksek olduğunu düşünüyor olmalı. Turnuvaya gelirken, son Wimbledon şampiyonu olmasına rağmen hâlâ sürpriz at olarak görülüyordu. 

Gençler için atılım anı başlıyor

21 yaşındaki Çek Jiri Lehecka ve 22 yaşındaki Seb Korda'nın (eski şampiyon Petr'in oğlu) ilk kez çeyrek finale yükseldiği turnuva, aynı zamanda bazı avantajsız oyuncular için de dönüm noktası oldu; belki de bu erken sezon başarısı kariyerlerinde bir dönüm noktası olabilir. Bu arada, Amerika Birleşik Devletleri dışına ilk kez çıkan ve geçen yıl bu zamanlar ilk 500'ün dışında yer alan Amerikalı Ben Shelton inanılmaz bir performans göstererek Çeyrek Final aşamasına ulaştı. Shelton’ın serisine, kariyerinde ilk kez bir Grand Slam turnuvasında yarı finale yükselerek harika bir form grafiği yakalayan memleketlisi Tommy Paul son verdi. Tohumsuz oyuncu turnuvaya gelirken kesinlikle daha az önemli bir isimdi. Acaba 2003’teki Andy Roddick’ten bu yana bir Slam kazanan ilk Amerikalı erkek olabilecek mi? 

Yarı final ve final aşamasına yaklaşırken erkekler tarafında akıllardaki en büyük sorular, dokuz kez şampiyon olan Novak Djokovic'in formu ve kondisyonu ile ilgili. Geçen yılki turnuvada mücadele edemeyen Sırp oyuncu, 2018'den bu yana Melbourne'da yenilmedi ve bu süre 25 maça (çeyrek final aşamasına kadar) uzanıyor; ancak ilk turlarda diz arkası kirişindeki sakatlık nedeniyle endişe uyandırdı.  

Kurada kalan en yüksek tohum olan Dünya 3 numarası Stefanos Tsitsipas, formunun zirvesinde ve Djokovic'in turnuvadaki hakimiyetini bozabilecek en büyük aday olarak görünüyor. Yunan oyuncu daha önce bir Slam kazanmaya çok yaklaşmıştı: 2021 Fransa Açık’ta finale kadar yükselmişti. Bu sefer çizgiyi aşabilecek mi? Öncelikle yarı finalde Rus Karen Khachanov gibi zorlu bir rakiple mücadele etmesi gerekecek.  

Djokovic'in kondisyonuyla ilgili endişelerin doğruluğu konusunda şüpheler olsa da Sırp oyuncu, sakat olsun ya da olmasın, iki yıl önce bu turnuvada şampiyonluğa giden yolda sakatlıklara rağmen oynayarak kanıtladığı gibi yenilmesi gereken oyuncu olmaya devam ediyor. Onuncu şampiyonluk, onu tüm zamanların en ünlü erkek oyuncusu olma yarışında 22 Grand Slam şampiyonu ile Nadal ile aynı seviyeye getirecek. Yeterince teşvik edici olduğunu söyleyebiliriz. 

Kadınlar kurasına gelince, Azarenka kalanlar arasında önceden şampiyonluğu olan tek kişi. Belaruslu raket kesinlikle tecrübeli olsa da sahada işi hiç de kolay olmayacak. İlk Grand Slam şampiyonluğunu elde etmek isteyen diğer Belaruslu ve beşinci tohum Aryna Sabalenka gibi aç rakiplerle mücadele etmek zorunda kalacak. Azarenka bir önceki başarısından on yıl sonra üçüncü AO tacını takabilecek mi yoksa son sözü Rybakina mı söyleyecek? Hafta sonu finallerin başlamasıyla uğruna oynanacak çok şey var. Bu heyecan verici turnuvadaki son gelişmeler için bizi takip etmeye devam edin!